Paris denilince akla gelen en belirgin sembolün Eiffel Kulesi olduğunu söylemek yanlış olmayacak ve oralara gitmişken o demirden kuleye çıkmadan olmayacaktı. Yukarı çıkabilmek için yaklaşık bir saate yakın yağmurlu ve rüzgarlı bir havada beklemiş olsak da, çıktığımızda o havadan eser kalmamış, manzarayı izleyebilmemiz için bize bir güzellik yapılmıştı :)
Montmartre (Ressamlar Tepesi)
Hayal edilen yere inanamayarak olsa da ulaşılır. Paris'in içine girdiğinizde sonunda buradayım dersiniz gözlerinize inanamayarak.. Ressamlar tepesine çıktığınızda arkanıza tüm Paris'i alabilirsiniz.. Ressamlar tepesi Paris'in Montmartre yerleşiminde olup, ödüllü film Amelie burada çekilmiştir.
Büyük Saray (Grand Palaise)
Paris'in en prestijli mekanlarından biri olan, Büyük saray tarih boyunca olduğu gibi şu anda da dünya çapındaki fuar ve sergilere ev sahipliği yapmaktadır. Paris'te olmanın mutluluğu yüzüme yansımış olsa gerek, öyle bir gülmüşüm ki arkamda bulunan tarihi yapının keskin hatlarını yumuşatmışım sanki :)
Seine Nehri'nden geçerken Aimi ile birlikte verilen Eiffel Kuleli bu fotoğrafın yıllar sonra bakıldığında büyük bir hatırası ve yapılmış olan bu gezinin tüm anıları tek tek zihinden geçecektir.
Paris'e ilk ulaştığımızda mola verdiğimiz kafeden bir görüntü, yiyecekleriyle, renkleriyle size sıcak bir ortam sunuyor.
İşte Moulin Rouge- işte Kırmızı Değirmen. Burada bir de akşamın ışıklarıyla olmak vardı da vakit yetmedi işte.
Hatırlatalım: Kırmızı Değirmen; 1889 yılında Joseph Oller ve Charles Zidler tarafından inşa edilen bir
kabare'dir. Ünlü kan-kan dansını görmek için yıl boyunca gelen pek çok turisti ağırlar.
Kutsal Kalp Bazilikası,Basilique du Sacré-Cœur
Beyazlığıyla Tac Mahal'i andıran bu yapıyı görüp fotoğraflamamak imkansızdı.
O kadar sıcak bir gündü ki- uyarı yapmakta çok haklılar :)
-İşte Zafer Takı- (Arc de triomphe de l'Étoile)
Şanzelize Caddesi'nin sonunda yer alır. Üşenmeyip 285 adet merdiven çıkarsanız harika bir manzarayla karşılaşabilirsiniz..
Dan Brown'dan Da Vinci Şifresi'ni okurken bir müze hayal edersiniz ancak sonra araştırmaya başlarsınız nasıl bir yer olduğunu. Zaten çok büyük olasılıkla gidip görmediğiniz ancak sadece hayal ettiğiniz bir yer ne kitapta okuduğunuz gibi ne de filmde izlediğiniz gibi olacaktır. Gidip gördükten sonra tüm gördüklerinizin üzerine kendi bakışınızı da yükleyerek anlam katarsınız bulunduğunuz yere..
Tabloya baktım, baktım, herkes etrafında durmuş fotoğraflıyordu.. Hissetmeye çalıştım tablodaki o bilinmeyen kadının ne anlatmak istediğini. Beni hiçbir zaman tanıyamayacaksınız diyordu sanki gözleri..
The Wedding Feast at Cana, Veronese..
Ressam, tablosunda o devrin en güçlü ve itibarlı şahsiyetlerini göstermiştir.Mona Lisa tablosunun hemen karşısında sergilenen eser tam bir sanat harikasıdır.
Hz. Meryem başında siyah başörtüsü ile Hz. İsa'nın yanında resmedilirken Kanuni Sultan Süleyman da tablonun en solunda yer almaktadır.
İşte müzede kaybolduğum vakit, kendimi fotoğraf çekerek bulmaya çalışıyorum belki de..